Pazar, Aralık 12, 2010

Hayatın Değerleri

     Hani hayata karşı bir duruşu olmalı insanın deniliyor ya işte insanın hayattaki duruşu aslında geleceğinin aynası oluyor. Yani dün ne için yatırım yaptıysa, bugün neyin değerini biliyorsa geleceğinde de onun kazancını ya da kaybını yaşıyor. İyi ya da kötü her hangi bir duruşu yoksa hayata karşı; yokluğunun kaybı, varlığının katkısı, etkisi de olmuyor, suretten öteye gidemiyor. Eşyaların bile bir duruşu ve faydası varken, bir insanın boşuna, amaçsız, vurdumduymaz olarak yaşaması acizlikten başka bir şey değil.
     Evet dünün yatırımları, günün değerleri... Her zaman insanoğlu en az çabayla en çok değer sahibi olmayı istiyor. Bu daha çok maddi olarak gerçekleşse de maneviyat da bundan farklı değil. Ama neye değer veriyor insanlar? Maddi güce, isimlerin gücüne, şekillerin gücüne... Hayatlar da buna göre inşa ediliyor ve  hayatta insanın başına her şey gelebiliyor, en acı, en kötü, en feci, en dip... Her koşulda beterin beteri var. Manevi değerler görmezden geliniyor, duygular çoğu zaman hissedilmiyor, bir çok kez de yıkılıyor. Ve bu iki grup arasında maddeciler kayıp ettiklerinde, hep görmezden geldikleri maneviyatı arıyorlar. Ne yazık ki hesap bakiyesi sıfır... Çünkü zamanında yitip gitmesine seyirci bile kalınmadı, yok sayıldı. Elbette ki yanlış hesap Bağdat'tan döner. Yanlışı insanlar kalpleri görmezden, sevgileri bilmezden gelerek yapıyor, hırslara bürünerek asıl muhtaç olacağı değerleri hibe ediyor. Asıl zenginlik oysa seven kalplerde, ailede, sevilen kalplerde, asla ama asla şekil, mekan ve parada değil...
     Her şeyin hayırlısını dilemek, şükretmesini bilmek gerek. Yiten, giden maddi hiçbir şey için üzülmemeli, asıl zenginlik ölçüsü; insanlara, insanlığa verilen değerde, kazanılan kalplerde görülmeli. İşte bunlar hiç bitmez, tükenmez, eksilmez, huzur ve mutluluk verir, dünyalık hazinedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim! :)